Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları
Uzun zaman oldu, kitap okuyamadığımdan yorum
yazamadım. Ama hiç okumandım da değil. Bazılarını yorumlayamayacağım kadar iddialıydılar.
Misal Dan Brown’un Cehennem’i. Mükemmel olduğundan başka ne söyleyebilirim ki?
Bir de İtalya’yı gezdirmiş olmasının verdiği mutluluk var. Ruhi Mücerret’te olduğu
gibi kitapta bahsi gecen tüm sanat eserlerinin gösterildiği sayfalar hazırlanmış
internette. Kitabi okurken ya da bitirdikten sonra bakabilirsiniz. Okurken adi
gecen yerleri görmek daha zevkli oluyor tabi… İtalya’ya zaten gittiyseniz ne
ala! Ben bir de üstüne Da Vinci's Demons bölümleri
izledim ki, sormayın kitaptan aldığım zevki; ımmmm...
Talihsizlikler yasadım; roman diye aldığım kitapların
neredeyse hepsi birden kısa yazılar seklinde cikti ki okudum, anlatayım diyebileceğim
bir tat bulamadım onlarda. Zaten bitiremedim de onları. Benim hatam “çok
satanlar” kavramına kanmak. Safim ben. Aslında öylesi kitapları okuduk kabul
edebiliriz, zira kısa yazılardan -denemeler- oluşan bir kitap benim “kitap” anlayışıma
zaten uymuyor.
Aslında “Bukre” de benzer bir kitap. Romanla başlayan
ve ardından kısa yazılara dönüşen ve şükür ki sonunu iyi bağlayan... Diğerlerinden
farkı aradaki yazıların şiir niteliğinde olması. Göz ardı edemem, çok derin anlamları
ile Aşkı anlatmış her şiir; esime yüksek sesle okuma ihtiyacı hissettirecek
kadar derin ve güzel hem de… (bknz; sayfa 215 – KALANA)
Aylar önce aldım Bukre’yi. Yolculuğa çıkmasam sanırım
başlayıp bitiremeyecektim de. 23 Ocak’ta uçakta başladım ve az önce bitirdim.
Aradaki şiirlerden haberim yoktu o sayfalara gelene kadar! Okuduğum bir yorum
sonunun güzel bağlandığını söylemişti, merakımdan bitirdim. Ve sonu gerçekten hoş
oldu, içimden bir elektrik akımı geçti sanki fark edince…
Tamam, ikinci sonu hoş oldu. İlk sonu beğenmedim.
Tabiatımda istediğim gibi bitmeyen kitapları sevme mevcut değil. Sonuna kadar
olan kısımlar muhteşem olsa da memnuniyetsiz bitiriyorum kitapları eğer istediğim
gibi bitmezse. “Senden Önce Ben”de olduğu gibi sorarsanız "güzel değil" derim. Evet,
mantıklı olabilir, yazar okuyucuyu şaşırtmak isteyebilir ki bu son aslında
kitabin başından belli idi, yine de Eyüp Sultan sahnesi farklı bitebilirdi ama değil
mi Sayın Tazeoglu? Berna ile Emre toparladı olayı hadi iyisin.
Bukre-Cem-Selim arasında geçiyor hikâyemiz,
sonra mana dolu şiirler, sonra da Emre ve Berna… Keşke şiirler ayrı bir kitapta
olsaydı. Tadı Murathan Mungan’ın “Yaz Geçer”i gibi olabilirdi. Ben de o siirlere daha cok deger verebilirdim, arada kayniyorlar...
Bir kuple paylaşmadan da edemeyeceğim, en sevdiğimden;
“Unut beni kalanım…
Sana yazdığım şiirler, kalbinde tek tek ölüyormuş
haberim yok. Meğer ben bu ölümü yeni şiirlerle ertelemeye çalışıyormuşum
haberim yok. İçinde ‘keske’ler taşıyan ask, kimseye mutluluk getirmez. Bana pahalıya
mal olan ucuz bir ask yaşadım. Elimde kalanlardan çok, elimden kaçırdıklarımla kaldım.
Kalbime dönmeye yüzüm yok… Tehlikeli sessizlikler büyürken aramızda, kalbimi
seninle kandırmıştım. Bu yüzden yüreğim bana küskün… Bu yüzden içim benimle konuşmuyor…”
Her kitabi okumak isteyenler okusun diyorum.
Sevgiler,
CES