Murat Menteş - APRIL
Benim yaşımda aşk, kimin kollarında ölecegine karar vermektir. Aslında her yaşta öyledir.
“Ruhi Mücerret” kelimelerini ilk duyduğumda sanki
hafızam bir şeyleri anımsıyor da bir turlu çıkaramıyormuş gibi içimde kıpırtılar
oluyordu. Hem merak etmek istemiyordum, hem de aklımdan çıkmıyordu. Derken,
derken DUF! hatırladım... Düşünmek için size süre tanıyorum.
Girişimiz hızlı olsun; bu kitap okunur! Bir sözüm
yetti mi? O vakit gerisini okumanıza gerek yok… Fakat okursanız neden okumanız lazım
geldiğini de anlatırım.
Oh be, rahatladım. “Yaşım mı tutmuyor Allah’ım”
diye hayıflandığım kitapların ardından, ilaç gibi bir kitap okumuş olmanın
saadetini yudumluyorum. Hem de lıkır lıkır. Beynime oksijen gitti yeminle.
Murat Menteş Yeni Şafak gazetesi yazarı. Kimilerince
tepki toplayan, kimilerince takdir edilen... Ben tanımazdım, ta ki 21 Temmuz’daki
Ayşe Arman röportajına kadar; önce cinsel içerikli anlatacak bir şeyi olmadığından
reddettiği röportaj… Ancak ben onun gibi yapmayıp ön yargıma yenilmeden verdim siparişini
kitapyurdu.com’dan.
Efendim isminin yarattığı kafa karışıklığının ardından
kitabi elimize aldığımızda daha önce hiç karşılaşmadığımız kapak tasarımına
gelelim. Yanardöner diye tabir edebileceğimiz, aşağıdan bakınca bir resim, yukarıdan
bakınca başka bir resim gösteren bir kart var üzerinde. TV ekranı seklinde düzenlenmiş;
bir bakıyorsunuz Cüneyt Arkın, bir bakıyorsunuz Orhan Gencebay oluyor. Okurken anlayacağımız
üzere, zap yapılıyor TV’de.
Grinin Elli Tonu serisindeki gibi canim kitapta gecen sarkıları dinlemek istemisti. Baktım çoktan hazırlanmış ilgili videolar, internette kolayca bulabilirsiniz. Hatta kapaktaki resim degisikligini gösteren videolar da yüklenmis.
Her şey hayal ürünü diyor yazar, ama ne hayal!
Yazar olmak isteten bir kitap. Bir değil iki değil, kaç kere keşke ben de yazar
olsam dedirten hem de. Hatta bana keşke ablam da yazar olsa da dedirtti. Ablamın
potansiyelini bilmekteyim zira. Kendime
hemen pay biçerdim...
Yılların birikimiyle ki eminim çok okumanın verdiği,
eğitilmiş, harmanlanmış ve ziyadesiyle yaratıcı bir beynin kaleminden çıkmış
belli. Düşünüyorum da, insan yorumlama hakkini bile utanarak alıyor üstüne. O kadar iyi nokta atışları, mükemmel teşbihler,
aforizmalar ve bana “bu cümlelerin bir araya gelmesi için kaç ay ya da yıl harcanmalı
Ya Rab!” dedirten bir anlatım… Yine kalemi aldım, baktım altını çiz çiz bitmiyor
güzel ve komik sözler, bıraktım. Diyorum ki mutlaka okunası.
100 yaşındaki son İstiklal Gazisini anlatıyor bize,
adı Ruhi Mücerret. Simdi basta bu biraz itici aslında, yaşından dolayı. Ancak
bu bir asırlık adamın mezar taşına yazdıracağı o esprili sözler sizi sarıyor anında.
Bir de Civan Kazanova var, genç adam iste bu. Onunla da hiç duymadığımız
deyimlerle karşılaşıyoruz. Mezar taşı cümleleri ve bu deyimler sanki uzun
romanda şiir havası estiren nakaratlar gibi. Bir şekilde bütünden kopmamanızı sağlıyor.
İlgimi çeken bir diğer nokta Ruhi Mücerret’te
de olduğu gibi, isim soy isim kombinasyonları. İlk etapta yazarı tanımamanın verdiği
“bu ne yahu” dedirten isimler var; Fujer Fuji, Masum Cici, Timur Tümör ve
gazimizin son aşkı Nazlı Hilal… Civan Kazanova ve Serpil Silahlıperi diğerlerinin
yanında bana bir nebze kabul edilebilir göründü. Ancak öğrendim ki yazar bunu
daha önceki romanlarında da yapıyormuş. Böyle kulağa tuhaf gelen eşleştirmeler kullanıyormuş.
Hatta okurları nasıl eşleştirmeler yapacağının da merakıyla bekliyorlarmış kitaplarını.
Ne yalan söyleyeyim bu isimler gerçek gibi olmadıkları için hikâye de gerçek değilmiş
hissi de veriyor, tamam kitap icabı ama ben gerçek diye inanmak isterim.
Macera dolu bir hikâye: Dövüşler, milli törenler,
ameliyatlar, suikastlar, bıçaklanmalar, mahsusçuktan ölümler, kovalamacalar,
depremler, uçak kazaları, ask ve Coca Cola treninin Pepsi Gemisine çarpması…
Anlatmasi
uzun oldu, daha bahsetmek istediğim çok yer var ama yeter!
Tanıştığıma çok memnun oldum Murat Menteş.
Not 1: Kitaba reklam aldı mı merakı içerisindeyim…
:)
Not 2: Ruhi Mücerret’i hatırladınız mı? Nazlı
Hilal deyince de mi hatırlamadınız yoksa? “Fışkırır ruhi mücerret gibi yerden naaşım”
dersem nerde geçtiğini hatırlayın artık rica edeceğim...
Not 3: Ruhi Mücerret son sözlerinin Kelime-i Şehadet
olmasını arzuluyor ve bizlere de kitap biterken Müslümanlığımızı tekrarlatıyor. Ancak
onun şehadetinde “Allah’ın Kulu ve elçisidir” kısmındaki “kulu” neden yoktu bilmiyorum…
CES