14 Ocak 2013 Pazartesi

Nar Ağacı



Nazan Bekiroğlu - Timaş Yayınları

  
Ben Settarhandim, ben Buyukhanimdim, ben Ismaildim… Ben hepsini hissettim...

 Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.
Ben böyle çağırmasam sen öyle gelmezdin.

Yıllardan, yollardan birbirlerine doğru aktı iki ırmak ve Trabzon’da birleşti. Settarhan Zehra’ya aktı, Zehra Settarhan’a. Firuze ne kadar parlakti oyle ve konustu! “Bu mu? Evet, bu. Ta kendisi.”

Nar Ağacı kitapyurdu.com’da “çok satanlar ”da hep 1. sırada kaldı haftalarca. Grinin Elli Tonu’nu aldığım sepette o da vardı ancak okumak ve bitirmek yeni kısmet oldu.

İyi mi yaptım kotu mu bilmiyorum, cok üzüldüm okurken. Hacibey’in 93 Harbi’nde cektikleri, Trabzon’a Ruslar yürürken Buyukhanim’in ‘küçük kafilesi’nin muhacirliğe giderken yaşadıkları, Balkan Savaşlarında İsmail’in “Kirik Kafiye”si…Allah’ım savaş ne kadar acı ve çirkin yüzlü bir şey! Benim Vatan uğruna bir cancagizi olan, feda etmek için gönüllü gidip de bir kursun atamadan “‘sevk’ adi altında” dağ bayır yürütülürken, ayakları kangren olan, koleradan, tifüsten, açlıktan kırılan canim askerlerim… Ya muhacirliğe gitmek için malini, canini terk eden halkım… Neler çekmişsin sen!

Ve Nazan Bekiroğlu ne güzel anlatmışsın… 

Yazarın dedesinin ve anneannesinin birbirlerini bulma hikâyesi Settarhan ve Zehra’da hayat buluyor. Aslında yazarın gerçekte istediği gibi gelişmemiş olaylar ve gerçekler hayal gucune dönüşmüş. Bilmiyorum size de oluyor mu, tarihi olan bir yeri gezerken hep kendimi o zamanlarda hayal etmeye çalışırım; hangi yüzyıl, hangi millet olursa olsun orda olsaydım da görseydim psikolojisinde olurum. Yazar benim yapmak istediğimi yapmış hem de “su anki bilincini de yanına alarak”… Böylece ortaya cikmis bir hikâye. Akıcı, bağlayıcı anlatım, gösterir gibi, oradaymışım gibi tasvirler... Demeyeceğim bu kez “ne kadar çok bilinmeyen kelime var” diye, bu kez “dilimiz ne kadar zengin” diyeceğim. Ama yine de siz bu zenginliğin hakkini veremem derseniz bir sürpriz, naragaci.com’da LUGATCE tabında anlamları mevcut. Evet, böyle bir site var. Ve ne güzel ki yazar romandaki gibi her yeri gerçekten gezerek resimlemiş. Hepsinden albümler yapılmış. Fotoğrafların altında kitaptan cümleler var anlatıcının oralardan geçerken kurduğu. Tekrar yasadım ayni sahneleri. Benim favorim Aragvi ve Kura’nin birleştiği fotoğraf. Bir Settarhan görmeyi de isterdim ama göremedim.

Bizi bugünlere getiren tarihi gerçeklerimizden ibretler alarak okumanız, Firuze’nizi parlatacak Aşk’ınızı bulmanız dileklerimle.

CES

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder