Nazan Bekiroğlu - Timaş Yayınları
Ben Settarhandim, ben Buyukhanimdim, ben Ismaildim…
Ben hepsini hissettim...
Sen öyle çağırmasan ben böyle
gelmezdim.
Ben böyle çağırmasam sen öyle
gelmezdin.
Yıllardan, yollardan birbirlerine doğru aktı iki ırmak
ve Trabzon’da birleşti. Settarhan Zehra’ya aktı, Zehra Settarhan’a. Firuze ne
kadar parlakti oyle ve konustu! “Bu mu?
Evet, bu. Ta kendisi.”
Nar Ağacı kitapyurdu.com’da “çok satanlar ”da hep 1.
sırada kaldı haftalarca. Grinin Elli Tonu’nu aldığım sepette o da vardı ancak
okumak ve bitirmek yeni kısmet oldu.
İyi mi yaptım kotu mu bilmiyorum, cok üzüldüm okurken.
Hacibey’in 93 Harbi’nde cektikleri, Trabzon’a Ruslar yürürken Buyukhanim’in ‘küçük
kafilesi’nin muhacirliğe giderken yaşadıkları, Balkan Savaşlarında İsmail’in “Kirik
Kafiye”si…Allah’ım savaş ne kadar acı ve çirkin yüzlü bir şey! Benim Vatan uğruna
bir cancagizi olan, feda etmek için gönüllü gidip de bir kursun atamadan “‘sevk’ adi altında” dağ bayır yürütülürken,
ayakları kangren olan, koleradan, tifüsten, açlıktan kırılan canim askerlerim… Ya
muhacirliğe gitmek için malini, canini terk eden halkım… Neler çekmişsin sen!
Ve Nazan Bekiroğlu ne güzel anlatmışsın…
Yazarın dedesinin ve anneannesinin birbirlerini
bulma hikâyesi Settarhan ve Zehra’da hayat buluyor. Aslında yazarın gerçekte istediği gibi gelişmemiş
olaylar ve gerçekler hayal gucune dönüşmüş. Bilmiyorum size de oluyor
mu, tarihi olan bir yeri gezerken hep kendimi o zamanlarda hayal etmeye çalışırım;
hangi yüzyıl, hangi millet olursa olsun orda olsaydım da görseydim psikolojisinde
olurum. Yazar benim yapmak istediğimi yapmış hem de “su anki bilincini de yanına
alarak”… Böylece ortaya cikmis bir hikâye. Akıcı, bağlayıcı anlatım, gösterir gibi,
oradaymışım gibi tasvirler... Demeyeceğim bu kez “ne kadar çok bilinmeyen
kelime var” diye, bu kez “dilimiz ne kadar zengin” diyeceğim. Ama yine de siz bu zenginliğin hakkini
veremem derseniz bir sürpriz, naragaci.com’da LUGATCE tabında anlamları mevcut.
Evet, böyle bir site var. Ve ne güzel ki yazar romandaki gibi her yeri gerçekten
gezerek resimlemiş. Hepsinden albümler yapılmış. Fotoğrafların altında kitaptan
cümleler var anlatıcının oralardan geçerken kurduğu. Tekrar yasadım ayni
sahneleri. Benim favorim Aragvi ve Kura’nin birleştiği fotoğraf. Bir Settarhan görmeyi
de isterdim ama göremedim.
Bizi bugünlere getiren tarihi gerçeklerimizden ibretler
alarak okumanız, Firuze’nizi parlatacak Aşk’ınızı bulmanız dileklerimle.
CES
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder